Enfeksiyon. Dilimize Fransızca "infection" kelimesinden
geçme bir kelime. Bir mikrobun vücuda girerek hasta etmesi anlamında. Son
aylarda gezenegenimize musallat olan CoVıD-19 virüsünün de tam olarak yaptığı
bu. Solunum yolu üzerinden akciğerlere inerek hasta ediyor, hatta yaşlı ve
bağışıklığı düşük bünyelerde ölüme kadar götürüyor. Aşırı hızlı yayılması ve
durdurulamamasıyla tüm insanlığı korkuya salmış durumda. Peki bu ilk mi? Tabii
ki hayır. zaten her 3-5 yılda bir küresel vebalar çıkar. Kuş gribi, domuz
gribi, sars, mers, ebola...vs yakın tarihte gördüklerimizdi. Fakat tedavisi
çabuk bulundu. İnsanlık son yüz yılda CoViD-19 karşısında kaldığı kadar hiç bir
virüse karşı çaresiz kalmamıştı. Bu yazımızda, insanlığı çaresiz bırakan,
milyonların ölümüne sebebiyet veren bu salgınları hatırlayacağız.
Tarih boyunca görülen bu
salgınlarda bugün kullandığımız bir çok terim doğdu. Örneğin bugün
kullandığımız "karantina" kelimesi ,günümüz İtalyası olarak bilinen
eski Venedik ve Ceneviz topraklarında ortaya çıktı. Denizciliği ve tüccarlığı
ile ünlü bu milletin yurt dışına gidip dönen gemicileri, olası salgın riskine
mahal vermemek için limana çekilen gemilerinde 40 gün gözlem altında tutmasına,
İtalyanca kırk kelimesi olan "quaranta" kelimesinden türemiştir.
Avrupadaki büyük salgınlar karşısında Osmanlı, gelen elçileri hudutlarda
kurulan karantina evlerinde İtalyan usulü 40 gün bekletmiş. Böylece karantina
kelimesi dilimize girmiş. Fransızların bulduğu infection (enfeksiyon) ve désinfecter
(dezenfekte) kelimeleri tüm dünyada aynı anlama gelmektedir. Bu da, zamanında
Dünya'nın en büyük güçlerinden olan Fransa'nın , kendi döneminde tıp alanında
ne kadar ilerlediğini göstermektedir.
1) Antoninus (Galen) salgını
MS 165-180
yılları arasında Roma İmparatorluğu'nda yaşanmış olan ve doğu seferlerinden
dönen askerler tarafından getirilmiş salgın bir hastalık olan Antoninus vebası
günde 2 bin kişinin ölümüne neden olmuş bilinen ilk büyük veba salgınlarından
biri.
Araştırmacılar
yaşanan hastalığın çiçek ya da kızamık olduğundan şüphelenmiş olsa da gerçek
sebebi hala belirsizliğini koruyor. Salgın, Roma İmparatorları Lucius Verus ve
Marcus Aurelius Antoninus'un da hayatını kaybetmesine sebep olurken
imparatorluk toplam nüfusunun yüzde 30'unu yitirmişti.
2) Jüstinyen Vebası
541 yılında
Konstantinopol'de İmparator Jüstinyen tahtta otururken Avrupa'da başlayan bir
salgın önce Mısır'a oradan Filistin'e, Suriyeye ve oradan da Anadolu'ya ulaştı.
Jüstinyen Konstantinapol'a tüm giriş çıkışları kapattıysa da salgın hastalık
askeri birliklerin şehre getirdiği malzemeler arasında yer alan fareler yoluyla
girdi.
Farelerin
tüyleri arasına gizlenen ve bir milimetreden küçük 'Xenopsylla' isimli uçucu
bir böcek, midesinde 'Pasteurella pestie' denen ölümcül veba bakterisi
taşıyordu. Bu böcekler uçarak çevrede bulunan diğer farelerin tüyleri arasına
yerleşip hızla üredi.
İnsan
vücudunun herhangi bir noktasına konup ısırarak veba mikrobunu aktaran böcekler
hastalığı bulaştırdıkları kişilerin birkaç gün içerisinde ölmesine neden oldu.
Bir hafta
içinde veba şehirde hızla yayıldı ve ölümler başladı. Sarayın çevresi askeri
birliklerce karantinaya alındı. Başlangıçta günde birkaç yüz olan ölü sayısı,
kısa süre sonra binlere ulaştı. Mezar yerleri dolunca, ölüler denize atılmaya
başlandı.
Hastalık
normal seyrini sürdürdü ve zamanla kendiliğinden yok oldu ancak o zamana kadar
dönemin en kalabalık şehirlerinden olan Konstantinopol nüfusunun yüzde 40'ını
kaybetti. Salgın iş gücü ve asker sayısını kaybeden Bizans'ın zayıflamasına ve
saldırılara açık hale gelmesine neden oldu ki bu durum Avrupa tarihini kökten
değiştiren gelişmelerin yaşanmasına vesile oldu.
3) Kara Veba
1346 - 1353
yılları arasında meydana gelen Kara Veba salgınının 75 ila 200 milyon arasında
insanı öldürdüğü düşünülüyor. Tam sayıları bilmek mümkün olmasa da özellikle
Avrupa nüfusunun bu yıllarda yüzde 30 ila yüzde 60 oranda azaldığı
belirtiliyor.
Yaşanan
kıyım sonrası toplumda tanrının ve kilisenin sorgulanmasına sebep olan Kara
Veba salgınının dinde reformun ve hayatın pek çok alanında rönesansın
başlamasının başlıca nedenlerinden biri olduğu biliniyor.
4) Amerikan yerlilerinin suçiçeği
ile karşılaşması
15.
yüzyılda Avrupalılar yeni dünyayı keşfetti. Amerika kıtasındaki yerliler ile
temas eden Avrupalı kaşifler beraberlerinde getirdikleri virüs ve bakterileri
buradaki insanlara bulaştırdılar.
Suçiçeği
hali hazırda Avrupa'nın üçte birini öldürmüştü ancak bağışıklık sistemleri
Avrupalılar gibi gelişmemiş olan ve ilaçları da yetersiz kalan Amerikan
yerlilerinin hiçbir şansı yoktu. Milyonlarca insan öldü ve o dönem yerli
nüfusun yüzde 90'ı yok oldu. Bu durum Amerika kıtasının Avrupalılarca
kolonileştirilmesini son derece kolaylaştırdı.
19.
yüzyılın başına kadar toplamda her iki Amerikan yerlisinden biri Avrupa'dan
gelen hastalıklar nedeniyle öldü.
5) Cocoliztli salgınları
16.
Yüzyılda 'Yeni İspanya' adı verilen bugünkü adıyla Meksika olan bölgede görülen
birkaç farklı hastalığın aynı dönemde oluşmasıyla yaşanmış salgın felaketi
'cocoliztli salgınları' olarak anılıyor.
Bugün
yapılan incelemeler sonucunda balıklarda bulunan salmonella bakterisi kaynaklı
olduğu düşünülen salgınların 1520 - 1576 yılları arasında toplamda 15 milyona
yakın insanı öldürdüğü, Maya uygarlığı için sonun başlangıcı olduğu ve yıllar
içerisinde günümüz Venezuela'sından Kanada'ya kadar yayıldığı sanılıyor.
6) Veba salgını
Veba salgınında Avrupa
nüfusunun üçte birinin hayatını kaybettiği düşünülüyor."ÇİN'de"
başlayıp Avrupa'ya yayılan salgında en çok kaybı ise İtalya yaşadı. Birçok
kaynağa göre, 1629-1631 yılları arasında 130 bin nüfusa sahip olan Milano'da 60
bin kişi yaşamını yitirdi.
"Vebanın bu denli hızlı
yayılmasının nedeni ise binlerce kişinin katıldığı KARNAVAL etkinliği oldu.
Ölümler bununla sınırlı değildi, salgın bir milyon kişinin yani nüfusunun yüzde
25'inin hayatını kaybetmesine neden oldu." Bir hikayeye göre İtalya'daki
gondollarının renginin siyah olması da veba salgınına dayanıyor. Salgın
sırasında insanlar tedavi amaçlı kliselere götürülürlerken gondollarla
taşınıyordu.Ancak tedavi mümkün olmadığından çoğu kişi bu gondollarda ölüyordu.
Tabii ki onca insanın kaybından sonra gondollarda yas rengi olan siyaha
boyandı.
7) Yedi farklı Kolera salgını
Uygarlık
tarihimizde yedi büyük kolera salgını yaşandı ancak bunlardan en ölümcül olanı
üçüncüsü olan ve 1852 - 1860 tarihleri arasında meydana gelen salgındı.
Koleranın başlıca sebebi içme sularının kirlenmesi ancak sebebin bu olduğu
üçüncü salgına kadar anlaşılamadı.
Uzun
dönemler boyunca insan dışkıları ve atıkları aynı zamanda içme ve pişirme için
kullanılan su kaynaklarına döküldü. Bunun büyük bir felaket haline geldiği yer
ise o tarihlerde Hindistan oldu.
Bugün bile
dünyanın en kirli nehirlerinden biri olan Ganj nehri 2011'de yapılan bir
çalışmaya göre 100 mililitresinde 1,1 milyar dışkı bakterisi barındırıyor. Bu
oran içerisinde yıkanabileceğiniz en kötü suda olması kabul edilebilecek oranın
500 bin katı. Hindular bu nehirde yıkanmanın kutsal olduğuna inanıyor ve günlük
işlerinde nehir suyundan azami şekilde istifade ediyorlar. Bu nedele kolera bu
bölgede sıklıkla karşılaşılan bir hastalık türü.
Ne var ki,
19.yy'da yaşanan büyük salgın ile kolera tüm Hindistan'a oradan Afganistan'a ve
Rusya'ya yayıldı. Resmi kayıtlara göre sadece Rusya'da bile 1 milyon insanın
ölümüne neden olan salgın oradan Avrupa'ya ve Afrika'ya son olarak da
Amerika'ya ulaştı.
Kolera
bulaşan her 5 kişiden 1'inde tehlikeli derecede ishal görülüyor. Hızla tedavi
edilmezse bu kişilerden yarısı hayatını kaybediyor. Yedi kolera salgınında
toplamda ölen insan sayısı tam olarak bilinmese de bunu milyonlarla ifade etmek
mümkün.
Üçüncü
salgın ile doktorlar koleranın nedenini buldu ve o tarihten sonra içme suyunun
arıtılması ve kaynatılması gerektiği bilgisi dünyada yaygınlaştı.
8) Üçüncü Veba salgını
1855 - 1859
yılları arasında Çin'de başlayarak dünyaya yayılan ve sadece Çin'de ve Hindistan'da
bile 12 milyon insanın ölümüne neden olan bu salgına Jüstinyen Vebası ve
Avrupa'nın Kara Vebası ardından 'Üçüncü Veba' denildi.
Etkileri
bir asır kadar süren salgın Amerika kıtasına uzak doğudan gelen farelerle
taşındı. Daha önceki vebalardan farklı olarak ilerlemiş olan tıp bilimi bu
hastalığın incelenmesine ve tedavi edici ilaçlar oluşturulmasına imkan sağladı.
Bunların başında da antibiyotikler geldi.
9) Birinci Dünya Savaşı sırasındaki
Tifüs salgını
1914 - 1918
yılları arasında Tifüs bakterisini taşıyan bitlerin neden olduğu salgın savaşın
beraberinde getirdiği bir olguydu. Avrupa ve Asya'da 25 milyon kişi hastalandı
ve özellikle Sovyetler Birliği ülkelerinde 3 milyona yakın insan hayatını
kaybetti. Batılı ülkeler salgına neyin neden olduğunu daha hızlı anladı ve
bitlerden kurtulmak üzere önlemler alındı. Doğu ülkeleri ise daha geç önlem
aldı ve bu nedenle dünyanın bu kısmında çok daha fazla sayıda insan hayatını
kaybetti.
10) 1918 İspanyol Gribi salgını
Birinci
Dünya Savaşı'nı takip eden yıllarda 500 milyon insana bulaşan H1N1 influenza
virüsü neden olduğu yüksek ateş ile dünya genelinde 50 ila 100 milyon arasında
sağlıklı insanın ölümüne neden oldu. Bu sayı birinci ve ikinci dünya
savaşlarında ölen insan sayısının toplamından kat kat daha fazladır.
Bu virüsü
diğerlerinden ayıran şey saldırdığı bünyenin bağışıklık sistemi ne kadar
güçlüyse ateşin de o kadar yüksek meydana gelmesiydi. İspanyol Gribi tarihteki
en büyük felaketlerden biri olarak kayıtlara geçti.
11) 1957 Asya Gribi salgını
Çin'de
başlayan Influenza-A virüsünün ördeklerde mutasyona uğrayarak insana geçen bir
hastalık olduğu düünülüyor. Asya Gribi olarak adlandırılan hastalık 4 milyona
yakın insanın canına mal oldu. Aynı bulunan bir aşı ile salgının önüne geçildi.
Bir yıl içerisinde 40 milyon kişi aşılandı.
Asya Gribi
kitlesel aşılanmanın önemini ve etkisini gösteren en önemli örneklerden biri
haline geldi.
12) HIV (AIDS) virüsü
20.
yüzyılın ortalarında maymunlardan insana geçtiği anlaşılan HIV virüsünün
saptanabilen ilk örneği 1959'da Kongo'da görüldü. Ne var ki, teşhisi ve adı
ancak 1980'lerde konuldu. Son 30 yılda 36 milyon insanın hayatına mal olan
virüsü kesin tedavi edebilecek bir çözüm hala bulunmuyor. Sadece önlem almak ve
hastalığa yakalandıktan sonra ömür boyu ilaç tedavisi kullanmak gerekiyor.
Umarım bu belanın getirdiği kara bulutlar en kısa sürede hem yurdumuzun, hem de tüm Dünya'nın üzerinden en kısa sürede çekilir. Güzel günlerde, yeniden hep beraber olabilmek için, virüs gidene kadar :
#EvdeKalTÜRKİYE